İş Güvenliği Uzmanının Hukuki Sorumluluğu

İş Güvenliği Uzmanının Hukuki Sorumluluğu

Giriş

Geçen yazımızda, iş güvenliği uzmanının (İGU) ceza hukuku açısından hangi hallerde sorumlu olabileceğine değindik ve ana kriteri, temel noktaları sizinle paylaştık. Bu yazımızda ise hukuk sorumluluğu ya da en fazla başınıza gelen ifadesi ile size karşı açılan tazminat davalarındaki konumunuzu ve bu sorumluluğun temel noktalarına değineceğiz. Bu yazıyı yazarken, tıpkı önceki yazımız gibi İGU’nun görevlerinin detaylarına ve bunları tek tek belirtmek yoluna gitmeyeceğiz. Zira, bu yazı İGU olmuş kimselerce okunmak üzere hazırlandı. Ancak bu yazı ile bağlantılı sorularınızı e-posta aracılığı ile göndermeniz halinde, bildiklerimize yanıt verip, bilmediklerimize de birlikte yanıt aramaya çalışacağımızı da belirtmek isterim.

1. İş sağlığı ve güvenliği nedir?

Burada tanımı anımsayalım: “İşyerinde işin yürütülmesi sırasında çeşitli nedenlerden kaynaklanan sağlığa zarar verebilecek koşullardan korunmak amacıyla yapılan sistemli ve bilimsel çalışmalardır”. Buna göre iş sağlığı ve güvenliğinin hukuken beş temel ayağı vardır:

1.    İşyerini kapsar.

2.    İşvereni yönlendirir.

3.    İşçiyi hedefler.

4.    İş sağlığını korumak için vardır.

5.    Bunun isin sistemli ve bilimsel çalışır.

Bu tanımdan hareketle, İGU’nun hukuki (tazminat) sorumluluğunu tespit ederken bu kriterler üzerinden olaya bakmamız gerekecektir.

2.Temel yükümlülükler nelerdir? Hatırlayalım!

Geçen yazımızda da dediğimiz gibi, üç temel yükümlülük söz konusudur. Bunlardan ilki; “gerçekleştirilmesini isteme yükümlülüğü” olarak nitelediğimiz yükümlülüktür. Buna göre İGU’lar, görev yaptıkları işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği koşullarının iyileştirilmesine yönelik tavsiyeleri vermek ve iş yerinde alınması gerekli tedbirleri işverene veya işveren vekiline yazılı olarak beyan etmekle mükelleftir. İkinci olarak “etkin bildirim yükümlülüğü” söz konusudur. Burada İşveren, İGU’nun yaptığı tavsiye ve tedbirlerin yerine getirilmemesi halinde durumu Bakanlığa bildirilerek konuya çözüm bulunmasını sağlanmakla görevlidir. Son olarak da “doğru tespit etme yükümlülüğü” bulunmaktadır. Buna göre, iş sağlığı ve güvenliği anlamında edindiği bilgilerden yola çıkara teknik bilgisi ile “risk” taşıyan unsurları doğru, yerinde ve amacına uygun biçimde tespit etmesi gerekir.

3. İGU’nun pozisyonu nedir?

Burada temelde iki temel tartışma vardır: İGU’nun “işveren vekili” olduğu, diğer ise “işveren danışmanı” olduğu yönündedir. Bizce İGU “işveren danışmanı” konumundadır. Nitekim İş Kanununa göre “İşveren adına hareket eden ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan kimselere işveren vekili”dir (m.2). İşveren vekilinin bu sıfatla işçilere karşı işlem ve yükümlülüklerinden doğrudan işveren sorumludur. İGU’nun bu niteliği haiz değildir. Yönetim niteliğinden ziyade, uzmanın “danışman” olduğu yalnız bu danışmanlığın, kendine özgü bir yanı vardır.

Nitekim 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, “İş sağlığı ve güvenliği alanında görev yapmak üzere yetkilendirilmiş, iş güvenliği uzmanlığı belgesine sahip teknik eleman” (m.3/f) olarak nitelemiştir. Bu da uzmanlık alanına göre “teknik” bir danışman olduğunu gösterir. Bir başka maddedeki, “…İşverene iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili konularda rehberlik ve danışmanlık yapmak üzere görevlendirilen işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı, görev aldığı işyerinde göreviyle ilgili mevzuat ve teknik gelişmeleri göz önünde bulundurarak iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili eksiklik ve aksaklıkları, tedbir ve tavsiyeleri belirler ve işverene yazılı olarak bildirir. Eksiklik ve aksaklıkların düzeltilmesinden, tedbir ve tavsiyelerin yerine getirilmesinden işveren sorumludur. Bildirilen eksiklik ve aksaklıkların acil durdurmayı gerektirmesi veya yangın, patlama, göçme, kimyasal sızıntı ve benzeri acil ve hayati tehlike arz etmesi, meslek hastalığına sebep olabilecek ortamların bulunmasına rağmen işveren tarafından gerekli tedbirlerin alınmaması hâlinde, bu durum işyeri hekimi veya iş güvenliği uzmanınca, Bakanlığın yetkili birimine, varsa yetkili sendika temsilcisine, yoksa çalışan temsilcisine bildirilir…” (m.8/2) şeklindeki ifadeden de anlaşılacağı üzere önce işverene, sonrasında ifa edilmez ise  ilgili yerlere bildirim yükümlülüğü getirmektedir. İşverenin uzman niteliği ve yükümlüğünün çerçevesi buradadır. Oluşan sonuca, bu görevleri ve yükümlülüklerine uygun davranıp davranmadığı cihetinden bakılarak yaklaşılmalıdır. Burada IGU’nun hukuki (tazminat) sorumluluğunu tespit ederken bir kriter daha çıkmaktadır: “Danışmanlık yükümlülüğünün yerine getirilip getirilmediği, bunun etkin ve gerçekten yapılıp yapılmadığıdır!”.

4. Yargının bakış açısı

Bu bölümde örnek karar veya olaylar üzerinden meseleye bakmak istiyoruz ki yukarda arz ettiğimiz teorik bilgiler yerli yerine otursun. Ancak ilkin birkaç genel hususu hatırlatmamız gerekiyor. İGU’nun ceza hukuku anlamındaki sorumluluğu için “kusurlu” olması gerekirken, hukuk davalarında kusurun mahiyeti daha geniş yorumlanabilmekte, bazen kusuru olmasa da İGU sorumluluk zincirine “danışman” olması ve bir takım “yükümlülüklere haiz” olması sebebiyle dahil edilebilmektedir. Bunun en iyi anlaşılacağı yer yargı kararlarıdır. Aşağıda birkaç karara dayanan olayı ve mahkemenin yorumunu paylaşacağız. Kararı birebir aktarmak yerine ilgili yerlerini sadeleştirerek izah edeceğiz:  

Netice ve olay ilişkisi: Bir olaydan İGU’nun sorumlu olabilmesi için oluşan sonuç ile bunu doğuran süreçte kendisinin bir ihmâlen dahi olsa gerekli işlemleri yapmamış olması yatar. Örneğin “Akrep sokması neticesinde vefat eden sigortalı ile ilgili olarak; mahkemece kazanın meydana geldiği coğrafi bölgede akrep türlerinin yaygın olarak görülüp görülmediği ilgili Kurum ve üniversitelerden araştırılarak, yaygın görüldükleri anlaşıldığı takdirde işveren tarafından işçilere akrep sokmalarına karşı eğitim verilip verilmediği, bu konuda gerekli iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınıp almadığı konularını değerlendirmek” gerekir şeklinde Yargıtay kararı vardır. (Y.10.HD E. 2020/6998, K. 2020/6526)

Usulüne uygun bildirim ile sorumluluk işverene taşınır: Yukarda arz ettiğimiz tüm yükümlülükler için bu durum geçerlidir. Bunun için İGU, yasal tanıma uygun ve sektörel yaklaşımlara riayet eden biçimde işverenler alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumluluklar konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar (4857 s.K m.77; 6331 s.K m.4./5.). Örneğin bir kararda, “Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden; davacı sigortalının davalıya ait işyerinde şoför olarak çalışmakta iken malzeme yüklü kamyon ile seyir halindeyken çift yönlü yolda aracın arıza yapması üzerine arıza şeridine park ederek araçtan inerken aynı istikamette seyreden sürücüsü ve plakası belli olmayan aracın çarpması sonucu sağ ayağından yaralandığı, SGK Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından olayın iş kazası olduğunun tespit edildiği, davacı sigortalının sürekli iş görmezlik oranını % 19.2 olduğu, hükme esas bilirkişi kusur raporunda plakası belli olmayan aracın meçhul sürücüsünün % 60, davacı sigortalının % 40 oranında kusurlu oldukları, davalı işverenin kusur olmadığının belirtildiği anlaşılmaktadır… Yargıtay’ın önceki kararlarında da benimsediği bir görüşe göre, işverenin bu açıdan sorumluluğu kusura dayanmaktadır… Somut olaya gelince, davalı işyeri çalışanı tanıklar Hidayet Sünger ve Murat Karakaş’ın olay tarihinde davacının kullandığı 1979 model 34 YY 786 plakalı kamyonun arıza yaptığının davalı işyerine bildirilmesi üzerine işyeri yetkililerince kamyonun arazisini gidermek için görevlendirildiklerini ve kamyonunun bulunduğu mahalle gittiklerini beyan ettikleri, yine tanık Murat Karakaş’ın tamirci sıfatıyla kamyonu incelediğinde hararet yaptığını tespit ettiği ve durumu işyeri yetkililerine bildirmesi üzerine işyeri yetkilisinin kamyonun gideceği mesafenin yakın olması nedeniyle yavaş yavaş gitmesini söylemesi üzerine kamyonu hareket ettirerek arkadan takibe aldıklarını, yolun tek şeride düştüğü yerde kamyonun sağ şeride park edildiğini, yanına gittiklerinde kamyondan duman çıktığını ve davacı sigortalıyı yerde yatar vaziyette gördüğünü beyan ettiğinin anlaşılması karşısında, dava konusu zararlandırıcı olay ile davacının kullandığı kamyonun arıza yapması arasında uygun illiyet bağının bulunduğu kabul edilerek maddi ve manevi tazminat istemleri hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yetersiz ve eksik kusur raporu hükme esas alınarak davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Yapılacak iş; yukarıda belirtilen açıklamalar dikkate alınarak İş Kanunu’nun 77. maddesi ve tüzük hükümleri kapsamında trafik -iş güvenliği uzmanı bilirkişilerden olacak şekilde üç kişilik bilirkişi heyetine olayı yeniden inceletmek ve çıkacak sonuca göre tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir karar vermekten ibarettir…” şeklinde hüküm kurulmuştur (Y.21.HD. E. 2014/1282 – K.2014/8662).

Objektif özen yükümlülüğüne bakılır: Genel  olarak  ifade  edilirse,  özen  yükümlülüğü,  öngörülebilir bir hak ihlalinden kaçınabilmek için ilgili kişinin faaliyetleri sırasında  kendisinden objektif  olarak  talep  edilebilir  tüm  tedbirleri  almasını  ve  gerekli  dikkati  göstermesini  öngörmektedir. Burada İGU; yukarda izah ettiğimiz, “gerçekleştirilmesini isteme yükümlülüğü”, “etkin bildirim yükümlülüğü”, “doğru tespit etme yükümlülüğü” biçimindeki yükümlülüklerinin objektif kriterlere göre yerine getirdiğini ortaya koymak zorundadır. Ancak böylece hukuki sorumluluktan kurtulabilir.

İşçinin her hatasından sorumlu değildir: İGU gerekli koşulları sağlamakla sorumluluktan kurtulur. Ancak işçinin hatalı davranışı bilgi eksikliğine dayalı ise o bir İGU’yu her zaman sorumlu kılar. Nitekim Yargıtay bu konuda İGU’ları da bağlayacak biçimde şöyle demektedir: “…İşverenler işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumluluktan konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar. Anılan madde ile, işverenlere, işçi sağlığı ve iş güvenliği kavramından kapsamlı olarak, her türlü önlemi almak yanında, bir anlamda objektif özen yükümlülüğü de öngörülmektedir. Bu itibarla işverenin, mevzuatın kendisine yüklediği tedbirleri, işçinin tecrübeli oluşu veya dikkatli çalıştığı takdirde gerekmeyeceği gibi bir düşünce ile almaktan sarfınazar etmesi kabul edilemez…” (Y.10.HD. E.2015/11423, K.2017/1772).

Sonuç

Özetle hukuki yani iş kazaları ve yaralanmalar sonucu tazminat, diğer iş sağlığı ve güvenliği konusundaki tazminat ve hukuk davaları açısından İGU, kendini savunurken şu soruları sorarak olaya yaklaşmalıdır:  

1.    İSG uzmanı gerekli özen, ihtimam ve dikkati göstererek işyerinde iş sağ­lığı ve güvenliğine ilişkin tehlikeleri belirlemiş midir?

2.     Bunların ortadan kalkması için uzmanlık gerektiren ve bilimsel olarak doğru yani yerinde olan bildirimlerde, uyarılarda bulunmuş mudur? 

3.    Ortaya çıkan yaralanma, ölüm gibi suç oluşturan eylemlere dair yukarda sayılan davranışların etkisi var mıdır?

4.    İşverene uyarması, eğitimler vermesi konusunda elindeki deliller tam, imzaları ve diğer gerekli unsurları eksiksiz midir?

5.    Dosyanın bilirkişi incelemesi yapılmış mıdır? Bilirkişi incelemesinin eksikleri veya hataları nelerdir?

6.    İGU gerekli yükümlülükleri yerine getirmiş olsaydı da sonuç değişir miydi?

7.    Konuya ilişkin dosyaya işverence sunulan dosya tam mıdır? Eksikler varsa nelerdir?

8.    İşyerindeki işaret ve yönlendirmeler tamam mıdır?

Bu soruların cevabı ve İGU’nun bu doğrultuda yapacağı savunma çok önemli bir noktadır.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.